Son yıllarda Türkiye’de kadın cinayetlerinin sayısı artarken, bu duruma dikkat çekmek isteyen kadınlar seslerini yükseltmeye devam ediyor. Son günlerde, ses getiren bir açıklama yapan Sena, "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyerek, bu meseleye karşı duyduğu kaygıyı dile getirdi. Sena'nın bu çağrısı, sadece kendi durumu için değil, tüm kadınların güvenliği için önemli bir mesaj taşıyor. Birçok kadın, benzer korkularla yaşıyor ve buna karşı seslerini çıkarmak istiyorlar.
Sena, 30 yaşında, kendine güvenen, işinde başarılı bir kadın. Ancak son dönemlerde çevresinde yaşanan pek çok kadın cinayeti, ona derin bir endişe duygusu yaşatmaya başladı. "Sürekli kendimi savunmak zorundayım. Herkes bana bir tehdit gibi bakıyor." diyen Sena, bu korkunun günlük yaşamını nasıl etkilediğini anlattı. Yaşadığı şehirde, yakın zamanda bir kadının hayatını kaybetmesi, Sena’yı daha da tedirgin etti.
Toplumda bu tarz olayların sürekli olarak yaşanması, Sena’nın zihninde 'bir sonraki ben olabilir miyim?' sorusunu sorgulamasına neden oldu. "Bunun bir kadına yapılmasını asla istemiyorum, ama maalesef yanımda sürekli bir tehlike varmış gibi hissediyorum. Hayatım boyunca ben de bir cinayet kurbanı olarak anılmak istemiyorum." diye ekledi. Sena'nın bu ifadesi, toplumdaki kadınların hissettiği korkuların ve kaygıların bir yansıması olarak dikkat çekiyor.
Türkiye’de kadın cinayetleri, her geçen gün daha fazla gündeme geliyor. Kadın hakları savunucuları, bu sorunla etkin bir şekilde mücadele etmek için çeşitli kampanyalar yürütüyor. Senenin söyledikleri, sadece kendisi için değil, geride kalan tüm kadınlar için bir mücadele çağrısı niteliğinde. "Toplum olarak bu meseleye dikkat etmeliyiz. Sesimizi çıkarmalı, kadın cinayetlerine karşı birlikte durmalıyız." diyen Sena, her kadının bir bedende sadece bir hayat yaşaması gerektiğini ve tüm kadınların bu hakkını savunmak için mücadele etmeleri gerektiğini belirtiyor.
Sena, yaşadığı kaygıların ötesinde, diğer kadınların da benzer şekilde hissettiğini biliyor ve bu konuda toplumda farkındalık yaratmak istiyor. "Bir kadının hayatı, bir başka kadın için her zaman tehlike altında olabilir. Bunu anlamalıyız. Bizim için önemli olan yalnızca kendi hayatımız değil, diğer kadınların hayatları da." diye ekledi. Bu farkındalık yaratma çabası, kendi acı deneyimlerini başkalarına da aktararak, daha çok kadının sesini yükseltmesine olanak tanıyor.
Sena'nın öyküsü, yalnızca bir bireyin mücadelesi değil, aynı zamanda toplumsal bir güncel meseleyi de ele alıyor. Kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için toplumsal bir dönüşüm gerekli. Ve Sena, bu dönüşümün startını kendisinden vermek istiyor. "Ben burada cinsiyetim yüzünden bir tehdit olmak istemiyorum. Bizlerin bu dünyada var olma hakkı var" diyerek, tüm kadınların ortak bir duruş sergilemesi gerektiğini savunuyor.
Sonuç olarak, Sena’nın sesi, birçok kadının yaşadığı korkuları ve endişeleri dile getiriyor. Onun bu çağrısı, aslında yalnızca kendisine değil, tüm kadın cinayetlerine kurban gidenlerin anısına yapılmış bir yardım çığlığıdır. "Kadın cinayetleri sadece bir istatistik değil, arkamızda bir hayat bırakanların hikayeleri. Biz, kadınlar olarak bir araya gelerek sesimizi yükseltmezsek, bu acıların son bulması imkânsız." diyerek, tüm kadınları dayanışmaya çağırdı. Bu tür hikayelerin çoğalması ve kadınların kendi hakları için savaşa devam etmesi, ilk adım olacaktır.